24 Nisan 2011 Pazar

Pazar Notları


Nisan'ın son haftasına girmemize rağmen bir türlü baharın gelişine şahit olamadık. Gerçi İstanbul’umuzda bahar pek yaşanmaz, direk yaza geçilir ancak şımarık gönüllerimiz de ağaçların yeşermesini, çiçeklerin açmasını bekler oldu….

Otuzuncu İstanbul Film Festivali de bitti. 231 filmden dokuzuna gidebildim şu yoğun iş temposunda. Seçerek gittiğim bu filmlerden beni en çok etkileyen Ishuguro’nun romanından uyarlama Beni Asla Bırakma ( Never Let Me Go) filmi. İnşallah vizyona girer ve bu fantastik dramı seyretmeyenlere imkan doğar. NTV Belgesel kuşağından ‘Binanız Kaç Kilo Bay Foster?’ ise yaşayan efsane Mimar Norman Foster’in etkileyici yaşam öyküsünü içeren muhteşem bir belgesel. Aman kaçırmayın, hayata dair çok güzel dersler var…

Kahraman Bakkal Süper Market’e karşı oyununda bir bakkal daha Süper Market’e mağlup oldu. Yılların İstiklal Kitabevi teslim bayrağını çekti. Yerine D&R (Diyenar diye okunuyor. Doğan’ın disi, Raks’ın arı) gelecekmiş. Kitabevi son güzelliğini yaptı ve kapanmasına üç gün kala CD, DVD’lerde %50 indirim yaptı. Arşivlerimiz bayram etti…

Kapitalist dünyanın Türkiye’ye önemli yansımalarından AVM’lere (alış ve veriş merkezleri) kendi çapımda savaş açtım. Mecbur kalmadıkça (evet bazen mecbur kalıyorum) cadde mağazalarından alış-veriş yapıyorum, cadde üstü sinemalara ya da restoranlara gidiyorum. Ateşi söndürmeye çalışan karınca misali, en azından yolunda ölürüm…

Mayıs ayı her zaman heyecanları en çok yaşadığım aydır. Çünkü her branşta şampiyonlar belli olur. Bu sezon Fenerbahçe’nin kupaları süpürme ihtimali çok yüksek. Efsane bir sene olabilir. Kadın Basketbol Takımı şampiyon olarak ilk adımı attı. Erkek Voleybol şampiyonluğa çok yakın. Bayan Voleybol takımı en büyük favori. Erkek basketbol ve futbol takımları da bir şanssızlık yaşamazlarsa şampiyon olacaklar ve bence her iki takım da bunu fazlasıyla hak ediyorlar.

Bir de seçim var önümüzdeki günlerde. Tam bir komedi bu demokrasicilik oyunu. Seçim barajının olduğu, dar bölge seçim sistemin olmadığı, parti başkanın sunduğu adayı seçmem gerektiği bir seçim sisteminde kimse demokrasiden bahsetmesin.

Küçük bir tasavvuf dersiyle bitirelim bu yazıyı da. Sultan Gazneli Mahmud ile Ayaz arasında geçen bir hikaye :

Ayaz, Sultan’a çok bağlıymış. Sultan da onu öz oğlu gibi severmiş. Bir gün ikisi oturmuş öğle yemeği yerken, Sultan bir dilim salatalık kesip Ayaz’a ikram etmiş. Ayaz da afiyetle yemiş. Bir müddet sonra Ayaz’a bir dilim daha kesip ikram etmiş ve Ayaz’ın iştahını görünce dayanamamış kendine de bir dilim kesmiş. Fakat Sultan’ın kestiği dilimi ağzına atmasıyla tükürmesi bir olmuş. Çok acı, tatsız, berbat bir salatalıkmış!

Sultan, Ayaz’a sinirlenerek bağırmış ve iştahla yiyerek kendisini kandırdığını söyleyince, Ayaz, ‘Aman Sultanım; elinden bunca lezzetli lokma yemişim, zevk-u sefa görmüşüm; bir lokma acı salatalığa yüz buruşturur muyum? Hem senden gelen her şey bana lezzetlidir.’ demiş.

Ayaz’ın Sultan’a duyduğu aşk-ı muhabbet ve minnettarlığı biz de Allah’a karşı duyabilirsek ne ala….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder