20 Aralık 2009 Pazar

Pazar notları


İnsan hayatı... Bir yandan şunun çocuğu olmuş haberi, diğer yandan şunun babası gitmiş haberi... Sevinçler ve hüzünler karmaşası içinde geçen ömürler... Kimsenin hikayesi kimseninkine benzemiyor. Ama başlangıç ve sonlar aynı... Peki başlangıcı ve sonu aynı olan bu oyunun ortasında ne yapmalı? Bunun cevabı kolay değil ama aramak lazım. Aramıyorsan sonun hüsran...

Kuzen Ahmet'in kız çocuğu gelecekmiş. Gelecek, büyüyecek, okullara gidecek, evlenecek, çocuklar vs... Bu hikayenin hangi kısmında 'bana müsade diyerek' izin isteyeceğiz bakalım? Ve ne zaman onu karşımıza alıp 'bir gün bir haber geldi Ayşe'cik geliyormuş diye' konuşacağız?

Eleştirmek... Sözlük anlamı şu: Bir düşünceyi, bir eseri, bir yargıyı inceleyerek doğruluk veya yanlışlığını ortaya çıkarmak ve gerçek değerini belirtmek, tenkit etmek. Eleştirinin içinde övgü de olabilir yergi de. Yergi yaparken bunu kırıcı olmadan yapabilmek bir sanat. Övgü yaparken ise böyle bir sanata pek ihtiyaç yok. Ne kadar güzel översen o kadar fazla ruhunu okşarsın eleştirdiğin kişinin o ayrı. Aman yergi yaparken kelimeleri dikkatli seçelim...

Seksenli ve doksanlı yıllarda her ay yeni albümler yeni gruplar çıkardı Türkiye ve Dünya piyasasına. Takipte zorlanırdık. İnternetin olmadığı o zamanlar kısıtlı bütçemizle müzik dergileri alır ve harçlığımızdan arttırdıklarımızla kasetler alır ve bu kasetleri arkadaşlar arasında değişir ve kayıt yapardık. Şimdi şartlar çok gelişti ama bu sefer de müzik üretimi azaldı. Gittiğimiz gece kulüperinde hala doksanlı yılların şarkıları çalınıyor. Doksanlı yılların genci olarak benim hoşuma gidiyor ama yeni nesil için durum iç açıcı değil...

Çeklerin Devlet başkanı Vaclav Havel'in bir sözü ile bitirelim. 'Yirminci yüzyıl toplumları o toplumda kaç tane mühendis olduğuna göre değerlendirilirdi. Ama yirmibirinci yüzyıl toplumları o toplumda kaç tane bilge, kaç tane filozof olduğuna göre değerlendirilecek'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder