20 Eylül 2010 Pazartesi

Derbi sonrası Fenerbahçe Üzerine...


Çok büyük üzüntü içerisinde ayrılmıştım Trabzonspor ile oynadığımız geçtiğimiz sezonun son maç sonrası staddan. 2006 yaşadığımız Denizli travmasının üstüne benzerini (evimizde olduğu için biraz daha acı verici olan) yaşadıktan sonra yine radikal bir karar vermem gerektiğini düşünmüştüm. 2006'da aldığım karara göre sevdiğim kulübe karşı artık biraz bencil olacaktım. Sevince ortak olduğum kadar üzüntüye ortak olmayacaktım artık. Sözümde de duruyordum.

Bu sefer de 12 yıldır kesintisiz takip ettiğim futbol takımını bu sene biraz kesintili takip etmeye yani kombine almamaya karar verdim. Zor da olsa bu kararı uyguladım. Yine de sezon başından beri Kadıköy'de oynanan üç maça gitme fırsatı buldum.

Dün gece sonrası şunları düşündüm :

Oniki senedir bir defa derbi kaçırmıştım. Bu süre zarfında derbi heyecanı yaşamadığım tek maç dün akşamdı. Bu sadece benim yaşadığım bir his değildi. Maçtan önce stadda gördüğüm herkesin ifadesinde bu derbi heyecanından eser yoktu.

Bu heyecanı bilen bilir. Maçtan önceki gece geçmez. Gece geçer, sabahtan akşama kadar dakikalar sayılır. Maçla ilgili haberler içeren gazeteler okunur. Ne giyileceği günler önceden bellidir. İstediğin onbir ve diziliş, kağıtlara karalanır. Maça saatler kala artık dayanılamaz ve stada doğru yol alınır. O havayı solumak bünyeye daha iyi gelir. Takımın otobüsü, rakip takımın otobüsü, deplasman taraftarı ile dalaşma vs.

Bunların hiçbirin yaşamadım bu maçtan önce...

Sonra maç öncesi tribün şov başlar. Pankartlar, meşaleler, maça özgü bayraklar...

Bu maç öncesi tribün şovu : Son birkaç maçtır açılan çubuklu bayrak ve konfeti makinesinden konfeti şov. Bence acizliğin gizlenmesinden başka bir şey değil bunlar.

Maçlar kaybedilir kazanılır ama bir taraftar olarak bana asıl acı veren bu tablodur. Tribündeki o çok emek vererek kazandığımız ruh artık yok. Bir daha kazanmak kolay ama bu düzende çok zor.

Umut var mı? Kısa vadede pek yok. Bu uğurda (bahsettiğim ruhu kazanmada) emek veren herkese sanki planlı programlı yapılıyormuş gibi teker teker yıldırma politikası uygulandı ve hala uygulanıyor. Bu insanlar bir daha dönmemek üzere uzaklaşmadılar. Belli bir sürecin sona ermesini bekliyorlar.

Evet bunları düşünerek eve döndüm....

Maç mı? Alex'in pasifize edilmeye çalışıldığı, herhangi bir kurgunun ya da sistemin görülemediği bir oyun düzeni... Bu düzende her maçı üç ihtimalin de olabileceğini göz önüne alınarak izlenmeli...

Üzücü olan aldığın yolların aslında bir tesadüf olduğu. Geriye gitmek... Merdivenleri birer birer çıkarken düşmek ve aşağıya doğru yuvarlanmak....

Olsun Fenerbahçe'm...

Sevgimiz formaya. Ne giyene, ne giydirene... Giyen ve giydirene ancak saygı duyarım bizim sevgimize eş değer bir sevginin kırıntılarını onlarda görürsek eğer...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder