Yaşam ve ölüm arasındaki mucizevi karşılıklı etkileşim anı, ruhun bedende olduğu doğum anıdır. Yaşam süremiz ilk nefes ile son nefes arasındaki süredir. İlk nefes anında, doğumdan hemen sonra, yeni doğanların deri ve nefeslerinden gelen kokular tüm bitkilerin örnek kokusuyla aynıdır.
Yeni doğanın kokusu, onu kucağına alanın aklında ve kalbinde en derin ve en yoğun sevgi ve merhamet duyguları yaratır.
Bu koku benzersiz bir kokudur ve asla yeterince alınamaz. Bu kokunun mutlak bir saflık ve temizliği vardır. Ve içimizin, Yaratıcı'ya karşı güven ve teslimiyet duyguları ile dolmasına neden olur (Çok sevdiğim bir ağabeyim anlatmıştı. Çocuğu olduğu güne kadar yaratıcının varlığından şüphe duyar hatta inkar edermiş. Ama o gün kızını kucağına alınca mutlaka bir yaratıcının var olduğunu kabul ettiğini söylemişti).
Bebekler saf ve günahsız doğarlar; içlerinde ilahi nur ve barış vardır. Şüphesiz büyüdükçe masumiyetlerini yitirirler ve dünya hayatı içine battıkça -benlik makamı diyelim buna- bu koku da kaybolur.
bence bu koku kişinin evrenin bir parçası oluşunu değilde evrenin kendi içinde var olduğunu gösterir.
YanıtlaSilgüzel bir bakış açısı :) teşekkürler :)
YanıtlaSilcenka
YanıtlaSilÇok sevdiğim bir ağabeyim anlatmıştı. Çocuğu olduğu güne kadar bu kişi ben miyim paşam
yok değilsin abi söylerim sonra :)
YanıtlaSil