Geçtiğimiz hafta Osmanlı Hanedanının en kıdemli mensubu, İkinci Abdülhamit'in torunu Osman Ertuğrul Efendi vefat etti. Allah rahmet eylesin. Doksanaltı yaşındaydı ve sadece birkaç ay önce İstanbul'a gelmişti.
Cenazesi, kimilerine göre büyük kalabıkla defnedildi. Ertuğrul Efendiden önceki Orhan Bey 1994 yılında vefat etmişti ve cenazesini on kişi defnetmişti. Tabi buna bakaraktan ciddi bir kalabalık vardı ancak bana kalırsa ecdadın bu son temsilcisini çok büyük kalabalıkların uğurlaması gerekirdi. Tüm hazırlıkları yapmama rağmen gidemedim, kısmet olmadı.
Neslişah Sultan Ertuğrul Bey'in vefatıyla hanedanın sona erdiğini, onun saray adabını ve protokolünü bilen son kişi olduğunu söyledi.
Defin işlemi 2. Abdülhamit Han'ın türbesinin içine yapıldı. Binlerce kişiden türbe içine sadece aile mensupları, bakanlar ve iki kişi daha alındı. Bu iki kişi İlber Ortaylı ve Murat Bardakçı'ydı. Bu şahıslarına münhasır iki şahsiyetin değerlerini bilenlerin olduğunu görmek, ülkedeki alim şahsiyetlere verilen değerin her geçen gün artması, çok kötü gelişmeler görsek de medenileşme kırıntılarımızn da olduğunun bir göstergesi.
Kimilerine göre Osmanlı'yı sahiplenmek, korumak istemek Cumhuriyet karşıtlığına eşdeğer olarak görülüyor. Böyle olanlar yok mu? Malesef var ancak tarihimizin doksan yıl öncesini yok saymak ne derece doğru?
Acaba İngiletere'deki gibi bir sistem olsaydı, Cumhuriyetimiz olsa ama hanedan hala devam etse şuan Türkiye nerede olurdu? Kültürümüzdeki bu yozlaşma yaşanır mıydı? Kültürümüz yozlaşmasa biz nerede olurduk, dünya nerede olurdu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder