Mazeretim yok. Var da yazmaya vakit bulamayacak şeyler değil... Tekrar başlayalım bakalım nereye kadar gideceğiz...
Senenin en sevdiğim zamanları başladı. Güneşin kavuruculuğunun sona erdiği, saatlerin geri alınmadığı, hafif serin hafif yağmurlu... Sonbahar... İnsan doğduğu mevsimi severmiş diyorlar. Belki ondandır.
İstanbul'da Sonbahar hakkında kim bilir kaç kitap kaç makale kaç şiir kaç güfte yazıldı ve yazılacak. Ama bu güzelliği anlatmaya yetecek mi? Bir şehire bir mevsim bu kadar mı yakışır? İlkbaharda belediye lale şenliği düzenliyor ne güzel ama biraz da sonbaharı anlatsak. Gündelik olumsuzluklar, yaşanan tatsızlıklar vs. hiçbir şey bu güzelliği görmeme engel değil. Kim bilir kaç sonbahar daha yaşayacağız bu dünyanın en güzel şehrinde?
Yağmurlu bir pazar ve Fenerbahçe maçı. Kazanırsa tarihinin en iyi başlangıcını yapmış olacak sevgili kulübüm. Maçtaki tek eksik gündüz oynanması. Futbol maçı deyince atkı, bere, mont olmazsa maç ciddiyetini kaybediyor gibi bir hava var bende. İşte sezonun ilk atkı bereli montlu maçı. Bir de güzel futbol ve galibiyet gelirse bir Fenerli başka ne ister ki...
İlahi komedi belgeseli (Religious). Ünlü Amerikalı komedyen Bill Maher ile Seinfeld dizisinin yönetmeni Larry Charles hazırlamışlar. Üç büyük dinin -tövbe tövbe- saçmalıklarını anlatıyorlar. Dinlerin sorgulanması ve açık sözle dile getirilmesi çok güzel. Çok sahnesinde güldüm. İnsanların yılanın konuştuğuna (Adam-Havva), balığın karnında yaşayan insana (Yunus peygamber) nasıl inanabildiklerini sorguluyorlar. Batını ilimleri zahiri ilimlerle aynı kefeye koyunca kafalar karışıyor tabi. Adama ben nasıl ispatlayacağım yılanın konuştuğunu ya da insanın balığın karnında yaşadığını. Elimizde görüntü yok. İnandığımız kitap öyle yazdığı için kabul ediyoruz. Ne malum o kitabın doğru olduğu mu? Görene, köre ne?
Hiç Itri Efendi eseri dinlediniz mi? Dinlenmiştir ancak bestenin onun olduğunu bilmiyorsunuzdur. Ayrıntılı bir yazı yazmak istiyorum bu büyük bestekar hakkında. Yeni paraların üzerinde olması gereken bir şahsiyet. Bizim Mozart'ımız Beethoven'ımız Bach'ımız...
İnsan bir güzeli sever ve bu sevgisi aşk derecesine varırsa alemin her zerresi ona 'Sevgili' yi hatırlatır. Gündüzlerin aydınlığını, sevgilinin yüzünün parlaklığı; gecelerin karanlığını, sevgilinin kara gözleri veya siyah saçları; rüzgarın hafif hafif esmesini, onun nefes alışı; şimşeklerin çakmasını, o güzelin tebessümü sırasında dişlerinin parıltısı olarak görür. Artık kainatta her şey maşuktur. Mevlana'dan...
kaç pazar geçti sayamadım..çok boş bırakma buraları..
YanıtlaSilbirde bi zayarete gel istersen..