25 Mayıs 2009 Pazartesi

Saracoğlu'nda Final


  Biraz tembellik biraz da zamansızlıktan finali yazamadım. Önceki final yorumumda yaşadığım hayal kırıklılığını yazmıştım. Milan, Bayern Münih ya da en kötü Manchester City görmek isterdi gönül bu finalde. Neyse geçelim bu bahsi... 

   Herşeye rağmen İstanbul bir final daha yaşıyordu. Bu ülke Şenes Erzik'in hakkını nasıl öder. Üç yıl içinde hem Şampiyonlar Ligi Finali hem Uefa Ligi finali oynanan bir şehir var mıdır? Olsa da İtalya, İspanya, Almanya ya daİngiltere'dedir.  

  İşlerimi bir an evvel bitirip Kadıköy'e geçmek istiyordum. Bremen'liler Kadıköy İskelede, Shaktar'lılar Kalamış'ta  kurulan Fanzonelarda toplanacaklardı. Onur Benön yıllık iznini kullanıp işe gitmedi. Burak 'üçten sonra ordayım' dedi. Tuncay da üç gibi şirketten çıkarım deyince ben de işlerimi bir şekilde ayarladım, üç gibi yola çıktım.  Arabayı stada yakın parkedip iskelye indik. 

   Malesef hayal kırıklığıydı. Bomboş bir fanzone, bangır bangır bir müzik ve kuvvetli rüzgar. 10.000 kişinin rahatça dolaşabileceği mekanda 100 kişi yoktu. Beş dakika durmadan çıktık.  Doğru Kalamış'a... 

   Orada da durum farklı değildi. Saat yediye geliyordu ve ortada heyecan verici hiçbirşey yoktu. Oturduk birşeyler yiyerek ve sohbet ederek maç saatini bekledik. Bir saat kala stada vardığımızda nispeten hareketlilik vardı. İstenen kadar olmasa da kendimize gelir gibi olduk. 

   Bremen hem ufak hem de gelir açısından düşük bir şehirmiş. Gelenlerden anladık. Shaktarlılar ise tam bir felaket...   

    İçeri girdik. İkinci defa Telsim tribününden maçı seyrettim. Yerimizde güzeldi. Fnerium tribününe yakın ve en ön sırada. Çok fazla Türk vardı. Gelenlerin üzerinde üç büyüklerin formalarını giymiş birçok insan vardı.  Bizim tribün Shaktar'lılara aitti. Türkler ve Shaktarlılar yarı yarıyaydı diyebiliriz. Maç başladı ancak hala beklediğim final heyecanı hala yoktu taraftarlarda.     

    Shaktar futbolunu ilk dakikalardan itibaren kabul ettirdi. Sağ kanattan kaptanları Syrna -ki bence maçın yıldızıydı- doksan dakika boyunca bindirme yaptı ve Bremen bu işe çare bulamadı.  Diego'nun yokluğunun bu kadar hissedileceğini düşünmüyordum.  

   Goller geldikçe heyecan nispeten yükseldi. Uzatmalarda gelen galibiyet golünden sonra Bremen'in yaptığı cılız atakların sonuç vermeyeği görülüyordu. 
 
    Son düdük çaldığında Türk seyirciler 'I love you Luce' diye bağırıyorlardı. Shaktar'lılar mı? Turuncu renkli şapka atkıları olmasa Türklerden ne farkları var bilinmezdi. Gözlerim birbirlerine sarılan, sevinç gözyaşları döken insanlar aradı ama nerde... Ya biz bu işi fazla abartıyoruz ya da bu adamlar sevinmek nedir bilmiyorlar. Sanki sıradan bir lig maçı galibiyeti kazandılar...  

    Son Uefa Finaliydi. Bundan sonra farklı bir statüde ve farklı bir isim altında oynanacak. Bu son finalde olmak ve tarihi anları yaşamak her şeye rağmen çok güzeldi. 

1 yorum:

  1. puanlama/sıralama'dan hiç bahsedilmemiş.

    birde Kalamış'ta heyecan verici bişey yoktu demişsin inanasım gelmedi pek Burak ve Onur'un anlattıklarından sonra. 3.kişiden sonra puanlamayı tamamlayan sen değilmiydin yoksa?

    YanıtlaSil