25 Mayıs 2009 Pazartesi

Zenginlik ve İshak Alaton


   Zenginlik, mal, mülk, para, servet gibi kavramlar ve günümüzde bu kavramların insanların üzerindeki etkisi günden güne artıyor. Yaşama amacı, başarı kriterleri hep bu kavramlar üzerine kurulu. Onur, haysiyet, paylaşmak, yardımlaşmak gibi kavramlar ise günden güne değerini yitiriyor. 
   
     Arda bir bu konulardan bahsetmek istiyorum. Dün, bir gazetenin pazar ekinde İshak Alaton röportajını okudum. Daha evvel de bir iki televizyon programında ve yine bir iki röportajdan takip etmiştim kendisi. 

     Alarko Holding'in iki kurucusundan biridir kendisi. Sıfırdan hatta eksiden başlamış birisi. Tam bir başarı öyküsü. Ortağı Üzeyir Garih bundan birkaç sene önce cinayete kurban gitmişti. O da ilginç bir şahsiyetti. Cinayet hala aydınlatılamadı.  

     Pazar ekindeki röportaj çok uzun. Siyaset ağırlıklı bir röportaj. Bunlardan bahsetmeyeceğim. Zengin ama sosyal demokrat olduğunu söyleyen bir adamın söylediklerinden bir kaçı aktaracağım.  

     Forbes dergisine kapak olmuş bir insan. Gazeteci bunun nasıl bir duygu olduğunu soran gazetice cevabı şu : 
   
        Forbes mecmuasının kapağında olmaktansa, ismi söylendiğinde 'güvenilir' biri denilmesi çok daha önemli. O yüzden piyasada saygın bir şirket olarak biliniriz. Çünkü biz buna önem veririz. Çok zengin olmak için çok zaman harcamadım. Paranın sadece iki rolü olduğunu düşündüm; birincisi alışveriş aracı. Yani, bir şeyler almak için, ihtiyaçlarını karşılayacak ürünleri almak için. İkincisi, bir miktar parayı kenara koy ve yaşlı günlerinde güven hissini tatmin edersin. Yaşlı günlerinde seni tatmin edecek paradan fazlasının hiçbir fonksiyonu yok, hatta yük oluyor sana. 'Zararı var, faydası yok.' neticesine vardım ben. Neden? Çünkü çok para yönetmenin de kendine göre dertleri var. 

       Fransızca'da çok güzel bir deyim var; 'Para, çok iyi bir hizmetkâr, çok kötü bir efendidir. 

       Çok net cümleler. Tartışmaya gerek yok. Tecrübe kokan bir görüş, öngörü değil.  

       Derken dünyanın fani olmasına geliyor söz. Bununla ilgili olarak evinin Yahya Efendi  ( Kanuni Sultan Süleyman'ın şeyhi)Mezarlığı'nın (Beşiktaş'ta Çırağan Sarayının hemen karşısındaki yokuş sırasında) yanında olduğunu ve bunun tesadüf olmadığını, bilerek bu evi satın aldığını söylüyor : 

    Bilerek aldım, çünkü mezarlığın yanında yaşamanın huzur verici olduğunu düşünürüm. Çünkü her zaman insanın aklında fani olma olayı bulunduğu için yaşama daha heyecanla ve daha sevgiyle bakıyor. Nasıl olsa faniyiz, nasıl olsa geçiciyiz. Bunun bilincinde olan insan daha farklı yaşar. 

    Bir iş yaptığım ve kendisinden hiç beklemediğim bir adamın bir sözü aklıma geldi bu sırada. ' Bir elin mezar taşına dayalı şekilde hayatını yaşayacaksın' demişti. Bir an bile unutmamak lazım bu ölüm olgusunu. O zaman hayat çok daha kolaylaşıyor.  

   Kaçın bakalım ölümden. Belki kurtulursunuz... Kurtulsanız da mutluluğu bulmanız imkansız...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder